Tohumun
intiharı
Ottan para kazananlar
Ekolojik tarım, tüm dünyada giderek artan oranda ilgi görüyor. Çünkü bu ürünler insan sağlığına zarar vermiyor, çevreyi olumsuz etkilemiyor.

Ekolojik tarıma yönelik çabaların iki temel nedeni var.
Birincisi, ekolojik tarımın çevreye zarar vermeyen ve insan sağlığını koruyan bir yöntem olması.
İkincisi ise bu özellikleri nedeniyle dünyada bu tür ürünlere yoğun bir talep artışı gözlenmesi.
Normal tarım sürecinde, verimi arttırmak için kimyasal madde ve suni gübrelere, hormon kullanımına başvuruluyor. Bu, başta çevre olmak üzere, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor.
Ekolojik tarımda ise tamamen organik, doğaya zarar vermeyen biyolojik maddeler (örneğin yapraklardan hazırlanan gübreler) kullanılıyor. Böylece, çevre, o ürünleri kullanan insanlar için tehlike içermiyor. Çünkü ekolojik tarım yoluyla elde edilen gıda maddelerinde, kimyasal katkılarla üretilen ürünlerdeki gibi -pestisit denilen- kanserojen kimyasal kalıntılar bulunmuyor. Ayrıca tarımda toprağın ihtiyacı olan azotun çevreye olumsuz etkileri en aza indirilmeye çalışılıyor.Azot'un direkt olarak atmosferin ozon tabakasını delici etkisi var. Çevresel açıdan kaygısı olanlar azot kullanmadan toprağa azot sağlamanın yollarını arıyor. Bütün bunlar da ekolojik tarımın bir parçası
(yukarı)
TOHUMUN
İNTİHARI
Geçtiğimiz yıl Milliyet
Gazetesi'nde yer alan bir yazıyı sizlerle paylaşmak
istiyorum;
"Domates tohumu intihar eder
mi?.. Hıyar tohumu, patlıcan tohumu, karpuz tohumu, buğday
tohumu kendini öldürür mü?
Oluyormuş bütün bunlar.... Gen teknolojisi sayesinde batı
dünyası "intihar eden tohum"u üretmiş...
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Gürol Ergin,
sorularımız üzerine daha geniş bilgi veriyor;
-Günümüzde dünyaya egemen olan uluslararası bazı tarımsal
firmalar gen teknolojisini kullanarak tohumun üremesini ve
gelişmesini bir yıllık olarak planlıyorlar. Bu nedenle o
tohum, süresi dolunca bir anlamda kendi kendini yiyor, yok
ediyor, bu nedenle de gelişemiyor ve üretilemiyor.
- O zaman da bu tür tohumları her yıl yeniden ithal etmek
zorunda kalıyorsunuz değil mi?
- Evet... Ve biz de bu ülkelerden biriyiz maalesef. Bu
nedenle de her geçen yıl dışarıya biraz daha bağımlı
hale geliyoruz."
Evet sevgili okurlar. Yabancılar,
kendi çıkarları doğrultusunda tohumun intihar edenini
geliştiriyor. Biz de kendi çıkarlarımız doğrultusunda,
bu tür tohumları ithal etmekten kaçınalım, kendi tohum
sanayiimizi geliştirelim....
(yukarı)
OTTAN PARA KAZANANLAR
Sevgili okurlar Milliyet Gazetesinin değerli
yazarlarından Güngör Uras'ın geçtiğimiz yıl yayınlanan
"Ot üreterek de para kazanılıyor" başlıklı yazısını
sizlerle paylaşmak istiyorum;
"Esra Karça isminde zarif bir bayan tanıdım. 'Ne iş
yaparsınız?' diyerek sual edecek oldum. 'Biz üç kardeş ot
yetiştirir, genelde büyük otellere satarız' dedi. Şaşırdım.
'Otellerin ot ile ilgisi ne?' Gülerek açıkladı... 'Bunlar
insanların yediği tür otlar. Bazıları salatada kullanılıyor,
bazıları yemek yaparken kullanılıyor. Sadece ot değil
insanın yiyebileceği çiçekler de yetiştiriyoruz.'
Esra Karça'nın anlattıkları ilginç mi ilginç... Üç
kardeşler. Prof. Derviş Manizade'nin torunları. Üçü de
ABD'nde üniversite bitirmiş. Esra Karça edebiyatçı. Kız
kardeşi Dünya Manizade turizmci. Erkek kardeşi Derviş
Manizade iş idaresi eğitimi görmüş. 'ABD'de kalmayalım,
Türkiye'ye dönüp bir şeyler yapalım' demişler. Babaları
tarım ile uğraştığından, tarım konusunda ne yapabiliriz diye
araştırmışlar. Sonra görmüşler ki, eskiden fakir
mutfaklarında kullanılan sonra unutulan bazı otlar,
şimdilerde zengin mutfaklarının aranan ve bulunamayan
girdisi olmuş. Zengin mutfaklarında şimdi bolca ot yeniyor.
Sadece ot değil taze çiçek yeniyor.
Konuya eğilince öğrenmişler ki, Amerikalılar dünyanın
dört köşesinden insanların yiyeceği yeşilliklerin,
sebzelerin örneklerini toplayıp tohumlarını ıslah etmiş.
Dünya mutfaklarında, zengin sofralarında kullanılan bu
yeşilliklerin, otların, sebzelerin çoğu Türkiye'de
üretilmiyor. Üç kardeş bu işe soyunmuşlar. Önce "karışık
yeşillik" adını verdikleri, farklı salata çeşitlerini
üretmeye başlamışlar. Biz önceleri düz marul bilirdik. Sonra
kıvırcık marul çıktı. Sonra göbek marul çıkmıştı. Üç kardeş
şimdilerde altı farklı çeşit ve renkte salatalık marul
yetiştiriyor. Bunların bir bölümünü olduğu gibi, bir
bölümünü yıkayarak ve birbiriyle karıştırarak kutu içinde
yemeye hazır durumda satıyor.
Üç kardeş iki yıl önce Antalya'da Manizade Tarım
İşletmesi'nde ot üretmeye başlamış. İstanbul'da da
ürünlerini pazarlamak için "Chimera Ticaret" adı ile bir
pazarlama şirketi kurmuş. Manizade Tarım İşletmesi'nde 30
devamlı işçi, 5 ziraat mühendisi çalışıyor. Şimdilik 40
farklı ürün yetiştiriliyor. Tohumlarını ABD'den
getiriyorlar. Talebe göre ürün çeşitlerini arttıracaklar.
İstanbul, Ankara, Bursa ve Antalya'daki büyük oteller
müşterileri. Otların ve yeşilliklerin bir bölümünü de paket
içinde İstanbul'daki lüks marketlerde satıyorlar.
Şu mevsimde Manizade Tarım'da yetişen taze baharatlar,
fesleğen, frenk soğanı, kişniş, frenk maydonozu, mercan
köşk, kıvırcık maydonoz, kekik, biberiye, kuzu kulağı, limon
otu. Manizade Tarım, Türkiye'de bilinmeyen ve pazarı olmayan
"küçük sebze" üretimine de başladı. Türkiye'de birisi bir
şey yapınca, iyi ise, talebi var ise örnek teşkil ediyor.
Hemen başkaları da aynı işi yapmaya çalışıyor. Manizade
Tarım'ın getirdiği yenilikler Antalya bölgesinde örnek kabul
edilip hızla yayılıyor. Başkaları da aynı ürünleri
yetiştirmeye çalışıyor.
Manizade Tarım'ın getirdiği "küçük sebze"ler (bunlara
bebek sebze anlamında "baby" adı veriliyor) baby havuç, baby
zukini kabağı, baby patlıcan.
Manizade Tarım'da Uzakdoğu mutfağında kullanılan Pac choi
gibi özel sebzeler ile Meksika biberi, rezene, armut domates
gibi sebzeler de yetiştiriliyor.
Manizade Tarım'ın Türkiye'ye getirdiği bir yenilik de
"yenilebilir çiçekler". Bu çiçekler taze salataları
süslüyor, salata ve süs olarak kullanıldığı diğer yemeklerle
birlikte yenilebiliyor. Şimdilik dört farklı çiçek
yetiştiriliyor. Latin Çiçeği, Mor Viola, Bezelye Dalları ve
Borage.
Bu anlattıklarımın beni etkileyen yanı, ABD'de okumuş üç
kardeşin Türkiye'ye dönüp kendilerine, gördükleri eğitim ile
hiçbir ilgisi olmayan, fakat boşluğunu gördükleri bir üretim
alanında yepyeni bir iş kurup başarıya ulaşmaları. Ve de
Türkiye'de otun bile bir pazarının olduğu, ot üreterek ama
talebi olan başkalarının üretmediği otu bile üreterek
insanların hem kendi karınlarını doyurabileceği, hem de
başkalarına iş ve aş imkanı yaratabileceği....
Gençlere örnek olsun diye bunları yazıyorum."
(yukarı)
[ »Beypazarı Mucizesi ] [ »Çiçeklar'e Dikkat ] [ »Sağlık Diyeti ] [ »Işık Kirliliği ] [ »Kuraklık ] [ »Bilinmeyen Ormanlar ] [ »Sigara ] [ »Ne Üretelim? ] [ »Hocamköy Pprojesi ] [ »Ekolojik Tarım ] [ »Şifalı Bitkiler ] [ »Alternatif Enerji ] [ »Tezekten Enerji ] [ »Avcılar Dikkat ] |